SADECE SENİ

Saat tam dört ...

Sabahın alacakaranlığı...

Sokaklar öylesine boş...

Bir ben varım bir de sen...

Gökyüzü her gece olduğu gibi hüzünlü...

Binlerce yıldız var gökyüzünde öylesine durağan...

Bilir misin yıldızların hikayesini ?

Hani hep derler ya gökyüzünde ki yıldızlar kadar sevgili vardır diye...

Hiç inanmadım.

Ha bide kayan yıldızlar var...

Hani şu herkesin dilek tuttuğu...

Herkesin umudu , eğlencesi , hüznü...

Yalan ...

Aslında bilmezler kayan her bir yıldız ölümdür...

Duran yıldızlarsa çoktan ölmüştür...

O yüzden hiç dilek tutmadım kayan yıldızlarla;

Ölümlerim olmasın diye.

Ve hiç "şu yıldız bizim olsun" demedim;

Ölüme aşık olmayayım diye !

Aslında her ölüm bir umuttur.

Ama benim umudum sensin...

Ölüm değil...

Bugünlerde hep bişeyler fısıldıyor yüreğime !

Hep aynı kelime ...

Aşk...

Seni seviyorum yıldızlara inat ...

Seni seviyorum ölüme , hayata , sana inat ...

İlker Gökdeniz

10.08.2000

SEVDAMSIN

Küçük büyük hüzünlerin vardı,

O sımsıcak kalbini mühürlemiş gibiydi yüzün...

Bir güneş kadar parlak görünürken ,

Ekilen acıları biçiyordun yüreğinden.

Kimseler bilmiyordu gönlünün nerde olduğunu...

Belki bir ırmak kıyısında ,

Belki de bir çiçek tarlasındaydı hüzün...

Sevgilerin vardı yüreğinde sakladığın ,

Sahipsiz , kimsesiz , bir o kadar perişan...

Ha belki kabul etmiyordun sahipsiz olduğunu ,

Kimsesizliğini , perişanlığını...

Kelimeler düğümleniyor yüreğimi dökerken.

Kalem kağıda varmadan yüzlerce sevda geçiyor gözlerimin önünden.

Sen ...

Ne öncesi ne sonrası...

Habersizim belki hepsinden.

Bilmezdim bu kadar kırılgan olduğunu,

Bilmezdim bu denli bir sevgili olduğunu,

Bilmezdim yüreğinin sıcaklığını, , bilemezdim...

Kim bilebilir ki o gülen yüzün ardında ki sızıları,

Günahları , pişmanlıkları...

Sen benim saklı sevdamsım yüreğime yazdığım...

Odamın her köşesinde , yürüdüğüm her adımda ,

Kokun , sesin , tenin...

Hasretimsin...

Her an beraber olmak yetmiyormuş gibi ,

Bir doyumsuzluk var yüreğimde.

Belki bu kadar narin olmasan ,

Belki bu kadar çocuk , bu kadar utangaç olmasan ,

Ve bu kadar benim olmasan ,

Gerçekten sen olmasan...

Olmalısın...

İyi ki varsın...

İlker Gökdeniz

06.08.2000

DÜŞLER

Yaşlanıyordu düşlerim …

Sımsıcak yüreğimin gözleri kapanıyordu artık.

Ödünç gülüşler almıştım, başka borcum yoktu.

Ömrü şarkıya sığdırmaya çalışıyordum karanlığın kıyılarında...

İçimde direnen bir çocuk vardı,

İnce ince yağan yağmurlar gibi içine kapalı.

Düşler sokağında rüyalarıma el koymaya çalışıyordu birisi.

Ve içimde dağlar yıkılıyordu sanki...

Hasretimle sevişmeyi öğrenirken,

Uyandım...

Acı bir tat vardı dilimde.

Tıpkı düşlerimdeki zamanın tadı gibi,

Masalsı, acımsı...

Korktum, yaşlanıyordu düşlerim...

Ödünç gülüşler almıştım, başka borcum yoktu.

Onu da elbet bir gün öderim bebeğim,

Gençliğimin rüyaları bitmeden...

İlker Gökdeniz

19 ŞUBAT 1999

MASALLAR

Bittiğin yerde başlıyor hayaller

Kucaklarken gecenin korkak saatlerini.

Sevdamın buğusunu siliyorum camlardan.

Topluyorum yağmura yatırdığım sevda sözlerimi.

Bulamıyorum artık sevdiğim yaralı akşamları.

Hayaller perisinin düşleri gibi anlamsız,

Yediverenler gibi zamansız sıkıntılar çöküyor üzerime.

Hayaller taşıyorum şimdilik rıhtımlara.

Bir ara yol bulup karışıyorum kandırıldığım masallara.

Tanıdık şehirlerde unutuyorum yalnızlığımı...

Bittiğin yerde başlıyor hayaller

Kaybederken her bir göz yaşını.

Kimsesiz dokunuşların başkalığı bulaşıyor

Sokaklarda dolaşan düşlerime...

Kaybettiğim zamanlarda soğuyor herşey.

Yıllara yenik düşmüş saçlar gibi beyaz,

Rengini kaybetmiş mevsimler gibi tatsız günahlar dolaşıyor boynuma.

Hayaller taşıyorum şimdilik rıhtımlara.

Bir ara yol bulup karışıyorum

Çocukken kandırıldığım masallara.

Mahur sarkıların karıştığı martı çığlıkları,

Ağlayan yüreklerin ahı,

Islak sokak kaldırımlarının kahkahaları.

Belkide kabussuz zamanlarımın ortak korkuları.

Hayaller taşıyorum rıhtımlara sırtımdaki masallarla.

Kandırıldığım, kandırıldığımız masallara.

Gerçek bir yolculuk masallara...

İlker gökdeniz 04 ocak 1999